30.11.2010

2010 KASIM AYI SONU VE SON DURUMLAR

Kasım ayının 28 de Gebze'deki arılıkta çekilmiş fotolar.
Geçen sene Gebze'de, kolonilerin yavru faliyeti kesilmeden baharı bulmuştuk.
Bu sene geçen seneden farksız hatta şu ana kadar bahar gibi desem yalan olmaz.
Hemen kovanın önündeki çiçeklerdeki arıları görüntüleri dikkatimi çekti bende fotoladım.
Hacı nedendir bilmiyorum son bahar geldiğinde işleri aşırı derecede aksadıyor.
Geçtiğimiz senede aynısı olmuştu, bir memlekete gitti o gidiş.
Bu sene gene aynısını yaptı, memleketten döndü hala arılıga girdigi yok.
Kurban tatiline giderken bir kutyu birleştirmiştim.
Hacıyada buradaki anaarıyı kafesten bir gün sonra bırak demiştim.
Akşam biz mesayiyi bitirmeden oluyor.
Arılıkta yapılacak işleri yapmak iyice zorlaştı.
Artık öğlen yemeklerinde arılıktayım.
Dün kutulara invertşurup veriyorum, bir baktım birleştirdigim kutudaki hazır anaarı hala kafeste, işçi arılarda yeni anaarı yapmış ve yeni anaarıda memeden çıkımış içerde geziyordu.
Tabi yeni çıkanı öldürmek zorunda kaldım.
Bu arada hacım hala piyasada yok, nerelerde deseniz bu gün içeri atmazlarsa iyi.
Geçen sene Trafik kazısı yapmıştı. Tabi ehliyet yok.
Bir kaç gün öncesi eski taksiyi verip, bir tane kango almış.
Galeriden eve gelirken tekrar yakalanıyor, ehliyet yok, sigorta yok, araba bağlanıp parka çekilmiş.
Kaç gündür ugraşıyorlar, hacı bu gün savcıya çıkacak. İnşallah geçen seneki savcıya denk gelmez.
Geçen seneki savcı demişki bir daha arabaya binmek yok, Hacı da savcıyla kafa buluyor, diyorki araba sürenin arakasına binebilirmiyim diye::))
Savcıda demiş atın şunu dışarı, yoksa ben içeri atacam::))
Anlayacağınız tüm işler gene bana kalmış vaziyette, kış ta gelmiyor eriyip akıyorum kafkas arısı gibi::))


Kovandan çık, hemen önünde hazır çiçek.
Bu sene gezginci arıcılıkta iki kovanın altını delmişiz. Birsini bildigim için Şile'de alt kata inip degişmiştik.
Diğer kovanların hiç birisinin altına girilmediği için bu arada kaynamış, Trakya'da bayagı bir ugraştırmıştı.
Bir sürü arısı telef oldu, Trakya'ya giderken boşalmış geri gelirken gene fışkırıp çıktı.
Hatta Trakya'da bırakmayı bile düşünmüştüm. Nasılsa kalfamız var, bir gün gelir bir saglam kovana aktarıp, misafir eder diye, hacı ben burada kovan bırakmam dedi, bayagı bir iğne yedikten sonra, Trakya'da arı bırakmadık. Sıgırlıktaki ormana getirmiştik.
Kovanı bir çuvalın üstüne alıp, çuvalı kovana zımbaladık, zımba arıcılarda mutlaka olması gerek bir el aletidir.
İyi zımbalayamamışız, kovanın arka köşedende çalışmaya devam ediyor.
Bu kovan ormanda menopoza girdi, bir türlü Gebze'ye gelincede yavru faliyetini artırmadı.
Zaten ofisin yan tarafına koydum, doktorumu bekliyorum, ben bunu başaka bir modaya uyduracam::))

Kovanlarda arı mevcudunuz iyi ise, yavru faliyetinide artırmak istiyorsanız, böyle el kadar yavrulu çıtalar olur.
Genelde yavru üç çıtada oldugunda en iyi sonu veriyor.
Ordadaki çıtayı ders düz edeceksiniz.
Yani çıtadaki yavru kovanın girişindeydi ya, yavrulu bölüm arkaya gelecek şekilde geri verilecek.
Yavru faliyeti kesinlikle katlama yapacaktır, çünkü yavru alanını çıtaya yön degiştirerek iki katına çıkarmış oluruz.
Yavru faliyetini zorlamanın başka yollarıda var.
Yapmış oldugumuz pratikleri mümkün oldugunca paylaşan birisiyim bazen yıllardır yaptıgımız işleri yazmadığımızı görürüyoruz.


Ters düz işlemden daha sonra ortadaki çıtada yavru faliyeti baştan sona kadar artar. Bu kovanda artmadı ama bir başka kovandan örnek olması açısından bir resim koydum. Bu kolonidede böyle iki çıta yavru devam ediyordu.
Gencecik nesil.
Tabi bu işlemi yaptıgınızda arılar bu çıtaları sarabilecek güçte olmalı.
Bir çok yerde kış gelmeden yavru olmadıgı için sönen koloniler var.
Bunun nedenide kış arıları oluşamadı.
Bizim paylaşımlarımızı begenmeyenler şimdi sönen kovanların derdi nedir? bir bakıp çare bulsunlar::))
Yavru devam etsede artık püren bitti ve dışardan bir şey gelmemesi yeni yavru faliyetini durdurmuş, kovanlarda kapalı yavru olsada açık larva ve yumurta çok azdı.

4 Çıtaya sıkıştırılmış bir koloni, normalde bu arı 3 çıtadır.
Pürenden polen ve nektar geliyor diye 4 çıtaya sıkıştırdım.
Aşırı akımda yavru çıkan yere bal basılırsa yavru faliyeti durmasın diye.
Kovanların doğal hali bu, hiç bir teşvik ve yükleme yapılmadı.

Genede güzel bal getirmişler, peteklerde agarma vardı.
İki çıtadada yavru faliyeti devam ediyor.

Yukardaki 4 çıtaya sıkıştırılmış arının ikinci yavrulu çıtası.

Bir ay öncesi 3 çıta yavrusu olan ruşette yavru faliyeti tek çıtaya düşmüş.

Bir başka koloniden yeni doğmuş bir işçi, yanında ise üzerinde varroa olan bir arı.
Yavru faliyeti kesilmediğinde, varroa mücadelesi çokzor.
Arınız kafkas olsaydı yavruyu kestiginde bir mücadele işlem biterdi.
Karniyol arısında yavru kesilmeyen bölgelerde mücadele edilsede, kapalı yavrular oldugu için tam başarı gelmiyor.
Hayat tekerrürden ibaretmiş.
Her gün her sene aynı işleri yapıyoruz. İnsanlar hergün nefes alıp verir, yemek yer uyur, uynır, Çalışır bunları sadece mutlu olmak için yapar.
Ayarlarınız bozuldugunda hiç bir şeyin tadı tuzu kalmaz.
Nereye el atsak orada bir artma oluyor. Bu sene ilk kendime sucuk yaptık. Sırada bacanak vardı, baktım olmuyor sizde gelin, bu iş nasıl bir görün dedim. Bacanak ve kaynanaya bu sene sucuk nasıl yapılır öğrettim, önce benimki sonra bacanak, ertesi akşamıda kayın validenin sucukları doldurduk.
Seneye herkes kendi işini kendisi yapsın.
Balık verdinmi, devamlı balık vermek gerekiyor, şimdi balık tutmasını öğrettik.
Bu arada sucukların kokusu o kadar yere gitmişki::))
Bu sene anaarı kutularına sulandırıp bal verdim. Normal şartlarda eylül ayında anaarı beyaz petege yumurta atmazdı. Kutu veya metroyu bu beyaz petege yumurta atmaya zorlayan nedir bilemiyorum.
Normal şatlarda temmuzdan sonrası bile beyaz peteklere yumurta attıramazsınız, tabi siyah petek yoksa atar. Çok ilgimi çekmişti bende onu çektim.
Bu arada kutuların beslenmesinde ve yüklenmesinde sıkıntı oldu.
Bal sulandırılmış bile olsa arılar tarafından alınası uzun sürüyor. Fazla verirseniz bir gün sonrası ekşiyor, bunlarda yetmiyor, arılıktaki kovanlar bal kokusunu alıp kutulara sataşıyor.
Yakından bir çekim bahar gibi günlük yumurta vardı.
Bayram tatili bitti, bu hafta sonu istemeye istemeye arılıktayım. Kolonilerin kontrölünden sonra kutularıda bir göreyim dedim.
Gördüklerim iyi degildi, yavru etrafında açık bal kalmamış, hemen sulandırılmış balla bu iş olmayacak anlamışım.
12 kilo şeker alıp, 10 litrede suyu bal tenekesine doldurdum.

Şekeri doldurmak biraz uğraştırsada fazla sorun şeker koyarken çıkmadı ama invert şurup kaynadıktan sonra kazaklıga zeval getirmemek için ocak üzerinde ufak bir temizlik yapmışım::))
Bir teneke invert şurubu arılıga götürdüm kutulara yüklemeye devam ediyorum.
Ben arıcılıkta yeni paylaşımlarda bulunan birisi degilim.
Reytingi düşenin bana sataştıgı bir alemdeyim.
Efendim benim reklama ihtiyacım yok derken, en iyi reklamların yapıldıgı görürsünüz.
Nasıl reklam ama::))
Dünyada her şeyede reklam gerekir onuda belirteyim.
Mezarcılar bile reklam yaptıgı bir dünyada hayret reklama ihtiyacı olmayan varmı::))
Allah ne verir ise hayırlısını versin. Her şeyin hayırlı.
Dervişin fikri neyse bunu nasıl zikredecek...?
Ben bu kişilere derimki, bu işler yazmakla olmuyor, yaz yaz nereye kadar, bir görelim neler yapmışınız dimi?
Bu kadar yazıp çizerken neden arılıktan görüntü yok.
Bu kadar bilgi paylaşımcısı neden kısır döngü içerisinde olur.
Çek bakayım bir kovanı üzerindeki plakaya bir bakalım, nerde arıcısın. Adamların o kadar çevresi var, ne hikmetse kimseyle yan yana hiç gelen olmamış???
Bu kadar paylaşımcısınız nerede sizin paylaşımınız?
Bir çok kişinin yazıp çizdiği, Ali Türk, karniyol ve invert şurup, bunları yazar çizer takımının elinden alsanız ne yazacak çok merak ediyorum.
Anaarı kutularında yavru faliyeti devam ediyor, bahara kadarda duracagını zannetmiyorum. Bundan dolayı bloke etmeyi düşünüyorum.
Yarım yamalak balları alıp, metroya metrodaki sırlı balları kutulara aktarmaya başladım.

Metro kovanlara yükleme yapıldıgında ortadaki yavrulu çıtaların hali.
Yavrusuz yerler zaten balla dolmuş, böyle bir kovana aralara boş çıta vermeyip yükleme yapmaya devam ederseniz, yavru çıkan yer bal veya şurupla dolacak, blokeyi izah etmek için bu çıta çok önemli.

Bir çok kişi gelecek senenin işlerine başladı, biz hala bu senenin işlerini bitiremedik. Kışın yapılacak dünya iş beni ve hacıyı bekliyor.
Bu esnada benim kalfada bu çıtadaki kemer balını nasıl yerim diye hesap yapmakta, sulanıp duruyor::))


Metro kovanlarda kutular için sırlatılmış sulandırılmış baldan sırlı bal.
Arılarda bizim gibi her gün aynı işleri yapmaya devam ediyorlar.
Kasım ayının son kontröllerini paylaştım. Bu paylaşımda bardakların boş taraflarınıda gördünüz. Paylaştıgım yavrulu çıtalar en zayıf kolonilerin çıtalarıydı. Kuvvetli kolonilerde el kadar yavru var.





Kasim ayinin sonu, arilarda yavru var
Yükleyen Ali_Turk. - Sevimli hayvan videolarını izleyin.

28 Kasım 2010 Pazar günü çektiğim filim. Kendi kendime çekim yaptığımdan, istediğim gibi olmasada idare eder.

27.11.2010

ARILARDA MELEZLEŞME VE İKİ TURDA NELER OLUYOR


Bu paylaşımda iki tur veya hat sonrası saf arının kızlarının ne kadar melezleştiğini göreceksiniz.
Konu forumda anadolu arısı ve gerçekler başlıgı altında işledim. Orada şimdilik kaynadı ama böyle bir çalışma şu ana kadar bizde yok.

http://www.aribakani.com/forum/index.php?topic=387.msg1805#msg1805


Bu bahsetiğimiz işler inanın arıcıların altından kalkacağı işler değil. Bu işler bilimcilerin işi ve sıradan yerlerde yapılacak iş degil. Bu işleri yapmak için kesinlikle izole bölgeye ihtiyaç var. Dünyanın gelişmiş yerlerinde hiç bir arıcı bizim gibi şöylemi yapsak böylemi yapsak diye düşünmez. Devlet gerekli çalışmaları bilimcilerine yaptırmış, siz sadece hangi arıyla çalışacağınızı seçiyorsunuz. Orada bilimciler arıcılarına bizdeki gibi iyi arılarınızdan anaarı üretin diye tavsiyede bulunmaz. Bala çalışılacaksa en basit ve kestirme yol F1 kullanma melezi kullanacaksınız bu iş bu kadar basit.

Gelin bir anaarı üretelim.
Bana göre yok ama hadi olsun elimizde bir saf Anadolu arımız var.

Birinci resim açılımı.

Bu resimde gördüğünüz %50 lik bölümün sol tarafı anaarı, sağ tarafı ise saf anadolu erkekleri içeriyor. Yani bu anaarı saf Anadolu arısı dedik. Saf arıların simgesi FO dır.(sıfır)
Şimdi bu saf arıdan bir anaarı üretiyoruz, ve izole bir bölgede degiliz. Anaarımız çiftleşip geldi ve aşagıdaki F1 anadolu arısı oldu.


İkinci resim ve açılımı.
F1 anaarımızın %50 si anadolu, bu arı serbest bölğeye çiftleşmeye gitti, sperm kesesini doldurup gelmesi gerekiyor. Sperm kesesi uyğun bir ortamda en az 8 erkekle çiftleştiğinde dolar. Bizim anaarıda erkeklerin en bol ve hazır olduğu döneme denk gelmiş. Başta Kafkas, İtalyan, Muğla, yerli, anadolu, İran, Suriye ve karniyol erkek arılarıyle çiftleşip gelmiş.
Saf arıdan anaarı üretip serbest bölgede çiftleşene F1 deniyor. Burada çok önemli bir konu var, saf arı %50 olarak karekterleri ve huyları iyi olarak elimizin altında, yani %50 lik bölüm iyi olarak banko. Diğer %50 lik bölüm ise çiftleştikleri ortamdaki iyiliklere kalmış. Resimdende anlaşılacagı gibi anaarımızın sperm kesesi dolmuşki 8 erkekte işi bırakmış. Şimdi bu anaarının adını biliyoruz, anası saf Anadolu arısıydı, bunada hiç çekinmede Anadolu F1 denir. Asıl iş bundan sonra başlıyacak, şimdi Anadolu F1 anadan anaarı üretmeye kalkarsak, 8 degişik anaarı çıkması garanti. Çünkü üzerinde çevrede bulunan tüm ırkların erkek spermleri var.

Gelin bir anaarıda bundan üretelim, bu üretecegimiz arı ise F2 olacak.
Üçüncü resmin açılımı.
Bu resimde gördüğünüz anaarı Anadolu arısının F2 si. Elimizde saf arı varken F1 üretimi için anaarının %50 karekterleri banko elimizdeydi. F1 den anaarı üretmeye kalktığınızda, anaarının karekterleri resmin sol tarafında %25 şe düştü, diğer %25 şi ise kafkas babadan( başka erkekte olabilirben yazımda, f2 üretiminde babayı kafkas seçtim). Gene en az 8 erkekle çiftleşip gelmiş.
Bakın F2 de nasıl bir acayip melezlikle karşılaşıyoruz.
Ben saf veya F1 dedigimde dalga geçiyor işten anlamayanlşar. Biraz anlasalardı zaten kesinlikle dalga geçmezlerdi. Saf hatlar bundan dolayıdırki tüm dünyada kontrol altına alınmış. Bizde ise önüne gelen her ürettiği anaarıya isim koyuyor.
Sanırım düşündüklerimi büyük ölçüde anlatmışımdır, şimdiye kadar bu olayı benim gibi izah etmeye kimse çalışmadı. Zaten bu anlattıklarımı birisi anlatsa herkes uyanacak, kimseyi kimseler kekleyemeyecekki.

Belkide bu tür yayınları bilimcilerimiz yapıp arıcıları aydınlatmaı gerekirdi ama nerde.

Buyurun hep birlikte iyi arılarımızla üretim yapıp verimli çalışmalarımıza devam edilim.
Bilimcilerimiz bize bunu uygun görmüş, bunun dışına çıkarsan, yada çıkabiliyorsan çık.

Birinci resim saf, ikici resim F1, üçüncü resim ise F2, gelinen noktaya bir bakın, saftan ne kadar uzaklaştık. Şimdi bu Anadolu arısı, diyenler, yada bende Anadolu arısı kullanıyorum diyenlere yeniden soruyorum, saf hattınızı nerden aldınız??????????
Bunu benim külahıma anlatın.

Örnekte verdiğim Saf Anadolu arısı iki tur sonrası Ana hattan geriye vucudu içinde %25 kaldı, hani suyunun suyundan anaarı üretip isim koyanlar anaarılara gelin birde burada isim koyun.
Bu melezleşme tüm ırklar için serbest bölgede aynıdır.
Bu melezlemeyi engellemek için izole bölgeler vardır.
Bu şemalarımı degişik paylaşımlarda degişik işlemler kullanarak yeniden kullanacagım.
Buradan Muhteşem abime, teşekür ediyorum.
Şemaya yazı yazamadım, tarif etmesi yetti sağ olsun::))
Doktorun has ı:=)))

24.11.2010

BAYRAMDA ARICILIK VE DAHA NELER, NELER::))


2010 Yılı. Kurban bayramı dolu dolu geçti.
Köyümde 5 gün kaldım, bu beş güne o kadar iş sığdırdıkki.
Başta kurban.
Bahçe işleri.
Köydeki arıların bakımları.
1 gün ful av ve yaylaların gezilişi.
1 gün turistik gezi.
Başlıklar bunlar.
Köyümüzde eskiden beri denirki bizim köyde ayva olmaz.
Peki ayva ağacı varmı var. Bu ağaç neden ayva vermez o zaman. Çünkü bu ayva agacı devasa bir ceviz agacının gölgesinde ve ayva vermiyor.
Hanım tarafından birisi dediki ekersen ayva var. Dedimki köyümüzde ayva olmuyor, dediki, elma oluyormu olur dedim o zaman ayva kesin olur demişti.
İyi o zaman 4 tane sök ver ve küçük olsun çünkü köye gidecek kişiye fazla yük olmasın dedim.
Bildigimiz kazık, kesip sulak bizde çimeş derler. Ayva aağaçlarından kazıkları, bu sulak yere çakmışlar.
Bu kazıklarda orada çimlenip köklenmiş. En küçüklerinden söküp köye yolladım.
Rahmetli babamda o zaman bakıyor, tabi bize biraz saydırmış::))
Bu kazıklar tutarmı diye.
Bir sene sonrası ise ayvalar için söyle demişti. Ben bu ağaç kadar arsız ağaç görmedim, tabi dört taneside tutmuşya.
Köyde ayva olmaz diyen o kadar çoktuki şimdi bizim ayvalardan merakı olanlar dalını götürüp eker.
Demekki bizim köyde ayva oluyor::))
Bir çok işte hep böyle önyargılıyız işte.


İnsanın kendi çabalarıyla üretiklerinin tadı bir başka oluyor.
Aslında bazen düşünüyorum. Arıcılar toplumda zeki ve yetenekli kişilerden oluşuyor.
Birisi tam arıcıysa, o kişinin elinden bir çok iş gelir.
Başta marangoz işlerinden anlar. Eli çivi çekiç keser tutar. Hamballık yapar, kafasında özel tasarım ve planlamalar yapar, yani icatçıdırlar. Tabi birçok yetenek yetmiyor, birazda deli olmalı::))




Her sene kurbandan sonra kavurma yapmak benim işim. Bu senede bizim gelinde kavurmasını bana yaptırdı. Her sene bana kavurma yaptıran sayısı katlamaya başladı::))

Kavurmayla birlikte bahçemizdeki arılara invert şurupta yaptım.
4 kilo şekere, iki litre su koyup yaklaşık 3,5 litre invert şurup yaptım. Bir çok kişi krem tartar bulamıyoruz diyor. Bu durumda 4 litre şuruba bir limon sıkarsınız işlem tamamdır.
Ben bir kavanoz krem tartar daha önceden köye göndermiştim. Kaplık denilen tabakların rafında duruyor.



Bahçemizdeki oğul otu.
Bu otu köye adapte edebilmek için bir kaç sene uğraştım.
Genelde gölge yerleri seviyor, aşırı güneş alan yerlerde hep yandı.
Bir çok yere artık tohumlarını attım. Bir çıktıgı yerde çiçeklendimi her sene orada yayılarak büyümeye devam ediyor.
Bu otu biçip Gebzeye getirdim. Şifalı bitkilerde bu ot, nefes açıcı veya kalp damarlarını açmak içinde demlenip içiliyor. Muhteşem abi duymasın::))
Belkide Niğde civarında bu bitki yok, sadece bizim bahçede var.

10 çocuk, bir kaçta torun büyüten beşiğim. Rahmetli babam ben doğdugumda yapmış bu beşiği, benden sonra 9 kardeşim bu beşikten geçti, daha sonrada bazı yegenlerim kullandı.
Bir kanadı kırık, babamın son yaptıgı arılıkta yaptıyor. 46 yıl önce yapılmış yani::((
Bunları yerinde görüp, geçmişe gitmemek olurmu?

7-8 yaşlarında derelerden minicik getirip diktiğim 4 erikten bir bu kaldı. Bununda ana gövdesi iyice yaşlandı, dipten verdiği filiz genç ağaç olacak. Bu sene bir dalını kestim seneyede öbür dalı kesersem, yeni filize binecek tüm yük.


Seneye iyice gençleşecek.

Bizim bilader biraz yeni ağaç ayarlamış. Deveci armudu, kestane, nar, biberiye ektik.
Bahçemiz köyde çeşit açısından tektir.
Köyümüzde 400 senelik iki adet kestane ağacı var. Hayret edilecek bir durumki, köylünün birisinin bahçesinde bir kestane agacı olmazmı, yok işte.
Bahsettiğim 400 senelik kestane agacı, koruma altına alınmış, çıkan kestaneye tüm köy ortak.
Köyde kestane oluyor, fakat kimse bu güne kadar ekmemiş. Ben 10 sene öncesi bir kaç tane tutturmuştum, iyi gelişsin diye aşırı koyun gübresi verince alayını kuruttum.

Bu deveci armudu, yegenim Rabiya'nın.
Bu gazı yiyince agacın dibi suyla doldu::))

Bir kaç sene öncesinden ektiğim cevizlerden birisi, şebin cinsi.
Tam dibi kalınlaşmaya başlamış ama agaçların altında kalmıştı. Annem onu söküp iyi yere alacağım dedi aman dokunma, gene bir kaç sene geriye girmesin diye bu taraftaki armut agacını kesip, cevizi açıga çıkardım.
Açık alanda bulunan Yavuz cinsi ceviz ise acayip gelişip cevizde vermeye başlamış durumda.

Köyde ilk göz attıgım şeylerden birisi bahçedeki kovanlardı.
Bir göz attım kovanların birisi gümlemiş dedim. Annem oğlum üçüde iyi çalışıyor dedi. Evet birisinde çalışanlar, hane halkından degiller::))

Annemim demesine göre 1 ay önce katlarını almış ve en güçlü arı oydu diyor.
Görünüş balıda iyimişti ama yağmalanıp yok olmuş bir kovan.
Kovan musluğunda böyle bir görüntü varsa o kovan yağmalanmıştır. Giriş civarı bulaşık olur, savunbma yok, sarıca arılar cirit atıyor.

2003 yılında Babam rahmetli olunca ondan kalan bir kovan arı vardı.
Bir kaç kişi bu kovanı almak istediler, iyi parada verdiler ama vermedim. Bir kovan arı hatıra olarak burada devamlı dursun istedim.
Bir ara 5 tane oldular, çıkan bazı oğullarını konu komşuya, babamın ruhu için hediye ederiz.
Bu sene oğul vermemiş, balda olmamış. Bal çıktıgında tüm yakın komşularımıza ikram edilir.


Yağmalanan kovanın polenli çıtaları dışarda ziyan olmasın diye hayattaki kovanların merkezine invert şurup doldurup verildi.
Baharda veya şu an bile yavru lazımsa köyde tek tük polen geliyordu, bu peteklerdeki polen arılar için hazine.
Uzaktan kumandayla arıcılık bu kadar oluyor, bunnada şükür diyorum. Köyde işten biraz anlayanların mudahale ettiği arılarımız diyeyim.

Bu koloni çok sakin ve anaarısı siyah, hepside bir tek kovanın oğullarıydı. Bu kovanda yavru vardı, el kadar falan.

Annem yarım yamalak ballıları almış, ben ise kovan içinden kendime bunu seçtim::))
Nasılsa yandaki kardeşlerini göçürüp iki kovanda iyi bal stoku vardı.
Birde invert şurup verdik.
Asıl anaç kovan bu, felaket saldırgan, kovanı az kurcalayın, bahçede dolaşmanıza izin vermiyorlar. Anaarının kanatları filan bayagı yıpranmış durmda. Bu kovanda hiç yavru yoktu, ellerimi bayramda öpüp şişirdiler. Maskesiz gidip seyretseniz bile gelip surata iğneyi yapıştırıyor.
Polenli petekleri invert şurubu pet şişeyle kemer yapmaya çalışıp yavru olmayan saldırgan kovana verdim. Belki bu hareketlenmede biraz yavru atar diye.
Peteklere şurup doldurmak çok zordur, bu sistemde çok zayıf kolonilere büyük iyilik yaparsınız.
Arılar uzaktan şurup getirmeden yataklarında bu şurubu kullanırlar.
Saldırgan arının mevcudu biraz düşüktü. Kalan şurubu bu arıya verdim, biraz daha şurup kaldı, anneme dedim şuradan aç ve yemliğe dök. Belki bu şuruplamayla bir miktar yavru atar.
Köydeki malzemeleri seneye yenileyip, bir kaç kovan arı daha ilave etmeyi düşünüyorum.


Girişi daralttım, bu seferde kemirmeye başladılar. Önümüz kış ve girişler daralmalı. Sarıcalar hala faliyette, köy günlük güneşlikti.


Annemden saç türü veya lama teneke istedim, annem aradığım parçayı anlamışki, oğlum bu testere ben bildim bileli var bir türlü kullanılmadı, ne zaman kullanılacak diyor. Ver anne o zaman hemen kullanmaya başlayalım::))
Hem havalandırma oldu hemde girişi daraltmış olduk.
Resim çekerken bile üç arı bana yöneldi, resim bile vermiyorlar.

Birileri köstebek filan avlamış::))
Bizde biraz avlandık işte...
ayrıntılar daha sonraki paylaşımlarda gelecek.
Şimdi sucuk doldurma vakti, dün akşam yogurmuştumda::))

21.11.2010

BAYRAM VE ARICILIK

Bu bayram bir çok kişi gibi 9 gün tatili bol bulunca memleketime gitmeye karar vermiştim.
Kurbanı memleketimde kesip, hemde annemle birlikte olmak istedim.
Bir işe karar verdiğibnizde bir sürü dal budak çıkıyor.
Geziye çıkacağımızı öğrenen benim biladerlerden 8 numaralı Ramazan, abi bizde senle gelelğim dedi.
Buruun gelin bari dedik.
3 Numaralı bilederin kızı, yani yegenim amca bende gelebilirmiyim, eh gel bari::))
Hepimiz açısından süper bir bayram oldu diyebilirim.
Kapak resmindeki bizim uzun süredir sanal olarak tanıdığımız ve kendisiyle yeni tanıştıgım, Tuncay Hadise.
Tuncay yaklaşık iki ay önce arılarına aşırı formik vermiş, sıcaklıga filan baktıgı yok.
40 ml formik asidi, kovanların üzerine koydugu tamponlara şırıngayla enjekte edilmiş.
Peşinden köyünden şehre iniyor, arıları köyde kendisi Kayseri'de.
Aradan bayagı bir zaman geçiyor sürede belli degil, arılara gittiğinde birde laktik asit banyosu yapmış::((
Diyorki ıslanan arılar yerden kalkamadı, Allah senin iyiliğini versin ne diyeyimki.
Aradan gene bayagı zaman geçmiş tekrar köye gittiğinde kovanlarda arı ve yavru kalmadıgını fark ediyor.

(Eskiden arıcılar son bahar bakımı nedir bilmiyordu, arı kovana girip çıkıyormu tamam çalışıyor dediyordu, baharında efendim şu kadar arım sönmüş şu kadarda sağlam denirdi. Aslında baharda fark ettiğimiz sönmeler son baharda oluyordu ve kimseninde bundan haberi yoktu.)
Tuncay,
Banada abi arılarım söndü dedi.
Ben böyle şeyler çok üzülürüm. Tüm arılar sönmüş ve oyuncagı alınmış çocuga dönersiniz.
Dedimki ben sana iki kovan arı vereyim, bu tarafa gelen bir araba ayarla, paket edip yollarım.
(kendisi İpek mobilyada çalışıyor, dolayısı ile kamyonlar her tarafa servisleri vardı)
Abi zahmet etme filan dedi, dedimki şimdi bizde var, ilerde ne olacagı belli olmaz, bakarsın sen bize başka zaman arı verirsin, düşmez kalkmaz bir Allahtır.
Ben böyle deyince kabul etti, olayı ögrenen Muhteşem abimde, benim sende bulunan yediemindeki arılarımdan 2 tanede benden paketle::((
Bu yedi eminde nedir hala anlamış degilim.
Biz Kayseri'den kamyon beklerken, bayrama gitme işi çıktı, evdekileride bayrama götürmek için peribacalarını rüvet vermişim, sizleri Nevşehir'e götürüp gezdirecem diye::))
Nevşehir'e varınca zaten Kayseri 40 km.
Kamyon beklemektense elimle arıları götürmeyi düşündüm.
İki kovan içinde 4 çıta ortalamalı 4 koloni var.
Teslimatta resim aldık, yedi emindeki arılardan düşülecek olanlar var::))
Hikaye böyle başladı ve bitti.
İnşallah hiç bir arıcı böyle sorun yaşamaz.


Kovanları bekleyecekleri yere alıp, eve çıkıyoruz. Zamanımız yok, gidelim diyoruz. Olmaz daha yemek falan filan diyorlar, dedimki o zaman bir çay içip çıkıyoruz.
Tuncay Hadise ve iki oğlu büyük olan Çanakkale'de okuyormuş.

Çay beklerken bir taraftanda aklım Fatih Mutlu'da.
Kayseri'ye gelecegimi biliyordu, bayramdan önce konuşmuştuk. Fatih birinci bayram harici Kayseri'ye gelirseniz, mutlaka görüşelim diyordu.
Tuncay'ın eve çıktık, yav durmadınız diye mırın kırın ediyor.
Fatih ne demezki diyorum, ama bir bakalım nerede.
Telefon ettim Fatih ben Kayseri'deyim sen nerdesin. Fatihte bana soruyor, Kayseri'nin neresindesin diye.
Yeni stadın yanındayız, abi ben oraya 500 metre uzaklıktayım adresi ver dedi.
Telefonu Tuncay'a verdim, bir nokta söyledi, gidip oradan Fatih Mutlu'yu alıp geldi.
Fatih benim için çok önemli birisidir.
Yutuptaki paylaştıgım filimler, onun sayesinde yayına girmişti.
Yutup hala ingilizce, 4 sene öncesi benim adıma, youtobe'ye kayıt olup şifresini vermişti.
Bende önemli bulduğum ve amatör arıcıların işine yarayacak dediğim filimleri oradan paylaşmıştım.

Kayseri'de iki arıcı aynı malzemeciden alışveriş yapıyorlar ama birbirlerini tanımıyorlardı.
Tanıştırmak bize nasip oldu::))
Bu Kayseri'lilerden kazık yemektende bıkmadım desem yeridir.

Zaman kısıtlı, vermiş oldugumuz Nevşehir gezi rüşvetini yerine getirmem lazım. Hoş beş ediyoruz ama gözümüz yolda.
Kalkıyoruz, lafın harmanı olmuyor ki.
Duvarda bir kama var, Fatih dediki çerkez kaması mı?
Tuncayın oğlu evet abi, Çerkez bir arkadaşım hediye etti dedi.

Anlarmış gibi bende inceledim işte::))
Zaten anlamadığımız iş yok ki...
Bu açıdan çok resim alındı ama arkadaki ışık resimleri mafetmiş.
Ben sadece çay içtim, telefonda Muhteşem abi, Tuncay ve Fatih'e sıkı sıkı tembih etti ona bir şey yedirmeyin diye.
Kedi gibi yiyeceklere baktıgınıda resimleyin ve bana yollayın diye talimat vermiş.::))

Evden çıkıyoruz yeniden kovanların başında bir resim daha alıyoruz. Tuncay'ın mutluluk gözlerinden akıyor, sıfırdan gene 4 kovanbı oldu, Hepside karniyol F1.
Allah hayırlı etsin.
Muhteşem abim bazen der, bu arıcıların hiç birinde akıl varmı diye?
Allah ne verirse hayırlısını versin.
Bizde akıl olmayabilir, belki sanal arıcılarda akıl vardır.?
Ayrılık vakti artık gidecegiz.
Fatih diyorki abi yollar karışık, biz seni yol ayrımına kadar göötürelim.
Diyorumki yav neresi karışıkki, geldiğim yolun tersine gidecegim.
Tuncay diyorki abi buradan o yola giremezsin çok dolaşıp başka yere gidersin, bende diyorumki yav bunlar ne kadarda atıyor, ben çocukmuyum ters tarafa gideyim::))
Abi bizi takip et dediler, düştük peşlerine yoldan çıkıp bir parka girdik, parkta koskocaman PASTIRMA PARK yazıyor.
Allah Allah bu ne iş, Fatih abi arabayı park et, ben uyanıyorum gene bunlar bana kazık atacaklar.
Çay içecegiz dedi, yav az önce çay içip kalkmadık mı?
Abi arabanda bekle geliyoruz.
Bende bekliyorum artık, Kayseri'liyle düşüp kalkarsan kazık yemeyede alışık olmalısın::))
Zaten doktorumdan alışığız biz bu kazıklara, sonra size kolostrol olarak geri dönüyorlar.::((

Tuncay Hadise ve Fatih Mutlu, ellerinde birer poşet geldiler. Poşet içinden az bir görüntü görün yediğimiz kazıgın boyutunu bir düşünün.
Bu nedir kardeşim beni öldürecekmisiniz.
Doktor görecek, abi sen yeme bana getir diyecek, dahada kahrolacam::((
Şaka bir yana Fatih'e dedimki yav bu ne biçim yol tarifi.
Fatih ise poşetleri gösterip abi işte yolunu buldunya demezmi.::))
Kendilerine o kadar kızdımki teşekür bile etmeden poşetleri alıp ayrılmışım::))
Böyle durumlarda kendimi kaybediyorum, Kayseri'ye buradan yeniden selam ve teşekürlerimi iletiyorum.
Beni acayip mahçup ettiler.
Bir daha böyle kazık yemem bilesiniz.


Bu esnada öğlen geçti, biz Nevşehir'e dönüyoruz, gezip Niğde Bor ve köyümüze gelecegiz.
Gidecegimiz yeride bilmiyoruz, ilk Ürgüpü gezin dediler, zaten Ürgüp Göremeyi gezdik akşam oldu, başka yerde bilmiyoruz.
Göremeden tüm resimleri bir seferde paylaşacagım, dünyada böyle bir yer yok diyorlar, ben ilk defa gittim, acayip japon turist akını var.
Geziyi bitirdik, gece karanlıgında Niğde yoluna girdik, bir ara baktım kayseri şu kadar km diyor. Allah Allah yav pastırma park bizi çekti heralde. Bir yere çekip telefon ediyorum asker arkadaşıma, kendisi Nevşehir'de Ambulansçı, Ali siz ters istikamete gidiyorsunuz demezmi.
Hayret hiçte şaşırmazdım bana ne oldu, 16 km ters istikamete gitmişiz, geri dönüp gecede olsa kaybolmadan Niğde Bor'a oradanda köyüme ulaştım.
Bayram ve tatille alakalı bayagı bir paylaşım olacak.
Bayramlarda küçükleri ve büyükleri sevindirmek gibisi varmı ya::)))




Paket arı, arıcılık, kovan paketlemek::)) Bee honey
Yükleyen Ali_Turk. - Sevimli hayvan videolarını izleyin.


Paket yapılan kolonilerin filimi. Gidecegimiz günden bir gün öncesi paketlenip, arılıktaki ofisimizde bir gece bekletildiler.