30.01.2017

ARICILIK VE SERT KIŞ

Arıcılık adına son yılların en sert kışını yaşıyoruz. Geçmişte bölgemizde aralık ayı sonuna kadar yavru devam ettiğini biliyorum, zaten bazı yayınlarda resimler var. Bu kış aralık ayında başladı, ocak ayında bir sefer arı uçuşu oldu hala kar ve soğuk devam ediyor.
Şubat ayının ilk cumartesi pazarı havalar şu anki tahminlere göre 12 ile 14 derece olacağı bildiriliyor. İnvert şurupları hazırlayıp hafta sonu arı uçuşu olursa tüm başta ruşetleri ve ana arı kutularını şuruplayacağım. Zaman kalırsa kovanlara göz atarız. Bölmelerin stokları kovanlar kadar iyi değildi.Birde zayıf arı sürekli güçlenmek için yırtındığı için stokları azaltıyor. Güçlü arı zayıf kadar yavru meraklısı olmuyor.
Gebze için süper hafta sonu raporu. Bu değerler gölgedeki sıcaklıklar, direk güneşe maruz kalınırsa 20 derece üstü sıcaklık olur. Arılar bu hafta sonu temizlik uçuşuna çıkar, uçuş olduğunda ben arıma her zaman şurup verebilirim, tabiki ihtiyacı varsa.
Bu görüntüler bu hafta Gebze içinden. Pelitlide durum daha ağırdır, Darıcada ise kar kolay kolay kalmaz.
İnşallah bahar yavaş yavaş kendisini gösterecek, şubattan sonra bahar kapıya dayanır. Ocak ayının sonuna geldik. Bazı bölgelerde bahar geldi sayılır.
Bazı bölgelerde daha iki üç ay kış var.
Bu ruşetin girişi açıktı acaba faremi girdi bilmiyorun, bu deliği arı açamaz. Bir başka seçenek içeride yavru varsa ısıdan dolayı açılmış olabilir. Hafta sonu neticesini alırız inşallah.
Cumartesi günü atölyeye kendimi alıştırmaya çalıştım bu yıl av sevdasına hafta sonları hep gezdim. Bıkmışım çalışmaktan ama çalışmadan da olmuyor.
İlk etapta çıta biçilecek, montesi yapılmayan katlarım var onları toparlamam lazım. Atölyenin havasına alışmam lazım.
Soba üzerinde kestane süper oldu. Sobanın dostluğuna güvenilmiyor, yaklaşıyorsun yakıyor uzaklaşıyorsun üşütüyor :)
Kombiye alışında ayarlarımız bozulmuş :)
20 Aralık 2017 de iki anneden doğan drahtar yavrular. Bir hafta sonra 10 taneden yedi tanesi kaldı. Günden güne birer birer yavruları kaybettik. En son 4 tane kalmışlardı bu hafta 1 tanesi daha öldü, geriye üç tane kaldı, biriside bayağı hasta antibiyotikle duruyor, sanki toparladı gibi.
Bunlar paçayı yırttı.
Doğduklarında en iri yavru şimdi diğerlerinin yarısı kadar ve hala bükülüyor, 10 haftalık oldu ve bir türlü toparlayamadı. Veteriner Basri bey üşütüp solunum yolu hastalığına yakalanmış dedi aşısını ve kemik geliştiricisini vurdu ve antibiyotik iğne verdi.
Köpeklerin yanında atıl bir ev var, başıboş bir köpek yavru yapmış köpek uyuz üzerinde tüy yok yaklaştırmıyorda,yakalayıp bir baytikol versem uyuzluğu geçecek, o haliyle aç susus yavrularını büyüttü, bir kaç kez biz ekmek ve yem verdik, yavruları tosun gibi, bizim yavruların gözünün içine bakan beş altı kişi var durum ortada.Ağır kış şartları yavruları olumsuz etkiledi.
Bizim entel avcı Cihan, arkadaşlarının diline düşmüş , kendisine izin belgesi hazırlamışlar :)
Ormanlarda hala çiçek var, bu yıl erke açmasına rağmen geçmeyenler var.
Gezdiğimiz yerlerdeki taş ocaklarının durumunu görünce aklıma deprem ve fay hatları gelir. Yeri ne kadar oyarsak fay hattına zarar veririz veya bu oymaların depremlere etkisi varmıdır gibi bir sürü soru...
Geçen hafta yapılan oksalik asit damlatma sonuçları geldi.
Bilal ile anlaşmıştık, birer hafta ara ile çekmeceleri temizle ve durumların resimlerini al.
Kışın yapılan oksalik asit damlatma varroa mücadelesi, önümüzdeki sezona temiz çıkmak içindir. Asıl varroa mücadelesi, sonbahar gelmeden yapılması gerekmekte.
Ne  ile mücadele edersek edelim, bu varroayı sıfırlayamıyoruz, bir kaç tane kalması, zamanla bir kovan için felaket oluyor.
Onun için bal hasadı sona erdiğinde varroa mücadelesi yapılmalı kışa sağlıklı işçi arılarla girmek gerekiyor. Bu görüntülere göre arıcı son baharda varroa mücadelesini güzel yapmış görünüyor. İnşallah kayıpsız bahara çıkacaktır. Bir kovan hariç bal stokları çok iyi idi.

KAFKAS ARISINA GEÇİŞ EKOTİP ARILARIN YOK OLUŞU...

 30 Sene öncesine gidiyoruz. Yıl 1983…
Resimleri okuyamıyorsanız, indirip okuyun…
Bu çalışma ile ülkemizde kalan son bölge ve ekotip arılar yok edilecektir…
Sorun arılarımız gezginci arıcılık sayesinde bozulmuş ve düzelteceğiz…
Bu belgeler TKV’nin kendi yayınıdır, bir dönemler abone idim. Taa Niğde deki köyüme bu dergiler bir dönem gelmişti…
Tkv den ana arıda almıştım…
Belgelerde yazıyor ama kısaca özetleyelim.
Daha işe başlarken verilen bir karar var.
 Kaskas arısı Türkiye’nin damızlığı, buna işe başlanılırken karar verilmiş. Karar verilmemiş olsaydı bu testler en az 5-6 sene sürmesi gerekiyordu, bizimkiler bir senede hazırlanıp, ertesi sene ülkemizin her bölgesine bu arıları pompalamaya başlamışlar, hala devam ediliyor. (Kafkas arısı ülkemizin her bölgesine uygunmu, tabiki uygun değil hala tartışmaları bitmedi.)
Eğri oturup doğru konuşmak lazım.
Doğudaki kafkas arısı ülkenin geneline nasıl uyum sağlar, bu hiç düşünülmemiş.
Bir başka konu ekotip dediğimiz arılar devlet desteğini arkasına almış kişiler tarafından yok edilmiştir, her bölgeye bu arıyı dayatırken nasıl bölge ve ekotipten bahsediliyor ?…
Nasıl arılarımıza sahip olacağız, bilimciler arılarıza sahip olun demekte, gel de ol…
Bilimcilerimiz hala ekotip ve bölge arısı türküsü söylerken bu çalışmalardan haberleri var mı…
Şimdilerde herkes Kafkas arısının Akdeniz’de, Egede ve Marmara’da olmadığını söylüyor ama dayatma devam ediyor…

Damızlık arı çalışmalarında 3 bin kovan taranmış, damızlık olabilecek arılar oradan Ankara’ya getirilmiş, bu yanlış değil mi, o bölgede bu arı başarılı ise, niye başka bölgedeki arılarda tarama yapılıp bir kaç bölgenin damızlığı oluşturulmadı…
 Bir sene içinde arılar test edilmiş, hastalığından bal verimine ve oğul verişine kadar her türlü testin hepsinden geçmiş…
İşin garip tarafı ise bir yıl sonra Amerika’dan Kafkas hazır ana arı getirilmiş. (Orijinal Kafkas)

Yapılan işlerin fiyaskoyla sonuçlandığı görülüyor, fiyasko olmasaydı niye Amerika’dan saf Kafkas getirip, bunlardan üretim yapılsın?…
Burada benim aklımın almadı testleri geçen ve başarılı olan arılarımız varken niye yurt dışından arı getirildiğidir, sizce bu durum normal mi?…
Yayınlar ve yapılanlar burada sizde kendinize bu soruları sora bilirsiniz.
Şimdilerde yurt dışından arı getirenlere çok ağır ithamlarda bulunanlar var, bu söylemleri yapanlar hiç aynaya bakmıyor mu acep…
1985 Yılında ise orijinal Kafkaslardan üretilen ana arılara geçilmiş, demek ki bizimkilerde iş yoktu?
Orijinal söylemi Amerika’dan gelen ana arılara kullanılıyor…
Aradan geçen süre 30 yıl ve aynen Kafkas üretilmeye devam edilip ülkemizin damızlık arısı kafkas denilmiş.
Ekotiplerimizin yok oluşu başlamış…
Gelelim bizim bilimcilerimize, diyorlar ki arılarınıza sahip çıkın…
Arılarımıza sahip çıkmak için mi Amerika’dan getirilen kafkas üretilip ülke geneline verildi…
Şimdilerde bölge arısı türküsü söyleyen bilim adamlarımız neyin ekotipinden bahsediyor, bölge arılarını kim bitirdi…?
Benim bazı konularda sorularım var, arıcılar her verileni nasılsa yiyor diye, bazıları mart kedisi olmuş durumda. Öpenler onlar, bağıranlar da onlar…
Geçenlerde bilimcilerden birisi, üç kilo fazla bal yapmak için yurt dışından arı getirenler filan demiş, arıcılık az bal almak için mi yapılıyor…
Arıcılara devlet maaş vermiyor, ne kadar çok bal o kadar para demektir…
Az bal için arıcılık yapacaksak ise Amerika’dan niye ana arı  getirmiştiler…
Şu ana kadar bilimcilerimiz bize hangi arıları ıslah edip kullanın diye sundular soruyorum…
Hangi bölge arısını koruyup gen bankası oluşturdular, soruyorum…
Daha önce bu tür bir yazı yazdım, benden özür istediler, sen kimsin kariyerin nedir diye bize tepeden bakılmıştı…
Biz arıcılar siz bilimcilerden neler beklemeliyiz, yıllar boyu hep laf mı dinlemek zorundayız, sizin icraatlarınız nerede…
(Not: Yayının arıbakanı com adresi,alttaki link. Kötü yazılım diye şikayet edilmiş, bağlı bulunduğum hosting bildirimde bulundu, bu yayının neresi kötü yazılım. Adamlar geçmişte ne yapmışlar ise degide  yayınlamış, dergideki yazılardan başka anlamı varmı? parantez içindeki yazıları yeni ekledim.)

23.01.2017

ARICILIK 2017, OKSALİK ASİT DAMLATMA UYGULAMASI

 Okasilik asit.
Bilal ile yılbaşından önce anlaşmıştık oksalik asit yapacaktık, kısmet bu haftaya denk geldi.
Bilalin arkadaşı kimyacı ondan oksalik asit istemiş, aldığı oksalik asidin açıklaması olmayınca güvenemeyip bir önceki yayında balmumcu kimyanın resimlerini yayınlamıştım, hemen orayı aramış bana bir kilo oksalik asit, bir kiloda krem tartar gönderin ertesi gün teslim ettiler abi dedi :)
Güvenemediği oksalik asidi ben aldım, efendim her oksalik asit bir değilmişte falan filan diyenler var, genelde bunu ilaçcılar yapıyor, karşısındakini şüpheye düşürüp ilaç satabilmek için.

Daha önceden büyük bir şırınga al demiştim, 60 lık şırınga almış.
 50 kovanlık malzeme hazırladık. 35 Gram oksalik asit, 200 gram şeker.
 Asit ve şekeri pet şişeye doldurduk.
 Üzerini bir litre olacak şekilde ılık suyla doldurduk.

 Oksalik asit solüsyonumuz hazır. Daha detaylı anlatım alt linkte vardır.
http://bengittim.blogspot.com.tr/2011/01/oksalik-asit-damlatma-ve-varroa.html

Bilalin arın maşallahı var, bir iki zayıf kovanı var gerisi güzel.
 Oksalik asit mücadelesi bitti ve solüsyon arttı.
Recep abi diyorki bende yapacaktım ama Bilalin arıları ölmezse  :)
Sonra o kadar beklemiyeyim, benim arılarada yapalım dedi, kendisini kırmadım.
Recep abinin arıları çok zayıf bitme noktasında hala kovanların içinde kek var. Bu yıl bölgemizde soğuklar erken bastırdı, keki arı nasıl alacak, sulandırması lazım, suya giden dönmemiş ve bunca kovandan 3 tanesi sağlam. Gerisi inşallah bahara çıkar.
 Recep abinin 5 yıldır arısı varmış, Bilal sonradan başladı bizi geçti diyor. Herkesin ağzına bakma dedim seneye kışın kek verme bakalım nasıl olacak, inşallah beni dinler, dinlemez ise kendisi bilir. Durum ortada.
7-8 Tane video çekmişiz, parça parça yayınlayacağım, en son hepsini birleştirip yutuba atarım.
 İş bitti, geçiyoruz kokoreççiye, keçi kokoreci :)
Bilalin bacanağı Necdet, bunda arı çok, o kendisi bir gün sonra damlatma yapacak.
 Bilal mutlu, arıların bahara çıkmasını dört gözle bekliyor.
Bizde arada götürüyouz, Necdet ustayla.
 Hafta içi gözlerden doktora gittim 53 bin bakımına girdik yani, aynı doktor yakın için 2012 yılında bir numara gözlük vermişti, hiç kullanmadım, şimdi 1.25 verdi gözlerin hala süper diyor.
Uzakta ise hafiften miyop başlanğıcı var dedi. Sol göz ile sağ göz uzak mesafede aynı netlikte göstermiyor. Artık gözlüklere alışacağız kaçış yok gibi. Sanki gözlük baş dönmesi yapıyor yada bana öyle geliyor.
 Bu haftanın magazin bölümüne gelir isek, hafta içi biraderim Ramazan ziyafet verdi.
Menü sırf av etinden.Keklik tavşan çulluk.
 Tavşan etinden sulu köfte...
 Yusuf Şimşak ve Muhteşem beyide davet ettim ama gelip giden olmadı, akşam evden izin alma herkese göre iş değil :)
Laf ile herkes taş fırın erkeği :)
Arap aşına Bilal bayıldı bir daha ne zaman yapılacak diye sormakta :)
 Yaklaşık 20 kişi ziyafete katıldık.
 Gerçi doğru dürüst resim çekende olmamış.
Bizide ziyafet bittikten sonra çekmişler.
Drahtar yavrularımız 2 aylık oldular, üç tanesini Gebzeye aldık.

Aile büyüdü ve ek kafes yapıldı :)
Yavrular kafeste :)
 Pazar günü av ekibi iş başındaydı, bir kaç layt dışında eksik yok.
 Gezdiğim,iz bölgedeki taş ocağının manzarası. Herhalde dünyanın dibini bulmaya çalışıyorlar...
 Koca yemişler hala çiçek açmaya doymadılar o kadrda kışta çiçek vermeye devam ediyorlar.

Hafta içi o kadar zengin menü olur ise hafta sonu böyle olur.
Bu hafta yiyecek sadece ekmek aldık, avladığımız bir şeyler mutlaka olur onları pişiririz demiştik havamızı aldık.
Menüde sadece ekmek vardı kızartınca süper gitti.
Bir kuru soğan az peynir olsaydı dahada süper olacaktı...