27.02.2010

BAHAR GELDİ FAKAT HAVALAR HALA NAZLI

Ay yıldız şeklinde bir görünüm. Normalde bu resim yatık, yüklendikten sonra böyle dönüyor.
Bu gün 5-6 kovan hariç tüm kovanlarıma bakım yaptım. Çok şükür sönen kovan yok. toplamda 5 anasız kovanım çıktı, bir kovanda daha önceden yağmalanmıştı.Yukardaki çıta ise bu gün 2008 yılında Almanyadan gelen karniyol F1 in kovanından alınıp, saf karniyolun birisine destek olarak verildi.
saflardan birisi 3 çıtaya parça parça yavru atmıştı. Tüm yavrulu çıtalarını alıp bu çıtayı verdim iki tarafınada ballı çıta verdim. Arılar kendisini bir çıtada toparlasınlar, birde bu yavru çıktıgında iyice toparlayacaktır.
arılıktaki iki saf hacı sayesinde direkten dönmüşlerdi son baharda...
Şu an itibari ile tüm saflar sağ ve durumlarıda iyi.
Dışardan gelen anaarıları yol ve x ray ışını bitiriyor. Bunları yazar iken başımızdan geçenleri bir çok kişi biliyor.
2008 yılında Almanyadan ilk posta 14 karniyol F1 getirmiştik. Arılar yaz sıcagunda kekleri erimiş olarak perişan bir şekilde bize ulaşmıştı.
Bu 14 karniyol F1 den şu an 4 tanesi yaşıyordu sonbahar itibari ile. Diğerleri bir seneyi doldurmadan gittiler.
2009 yılı, 1 saf 10adette F1 olmak üzere ikici postayı getirdik. Bu arıların bize ulaşması gene yaz sıcagında 9 gün sürdü. Başta saf geldi,ğinde ölmüştü, gene kekler erimiş anaarılar perişandı.
11 adet anaarıdan şu an itibari ile sadece F1 2 tane kaldı.
Daha sonra 5 adet saf süni döllenmiş karniyol damızlık getirdik. Bu seferki yöntem eskisi gibi olmadı. Kutudan alınan saf karniyollar, bir gün sonrası havaalanına getirilip 3 saat sonerasında bize teslim edildi.
Hepside sorunsuz kabul edildi. Bir tanesi Muhteşem abimde bu gün aradı, saf ve f1 lerde sorun yok kışa nasıl girdilerse öyle çıktılar dedi.
Biz bir şeyler yazar iken atmıyoruz, emeklerimizin yayında paralarımızıda kaybetmişiz. En son bizim edindiğimiz tecrübeleri görüyorsunuz.
Bir çok kişiye göre, boşuna uğraşmayın bu arı burda olmaz deniyordu.
Bu sene bakacağız olacakmı olmayacakmı.
39 nolu karniol F1 i geçen sene o kadar parçalayıp böldüm ki sayısını bilmiyorum. Gelen 5 adet saf arının 4 tanesini bunun parçalarına kabul ettirdim. Kışa genede 6 çıta girdi, şu an 3 kapalı yavrusu var birde bu çıta larva ve yumurta dolu. Sıkıştırmasını kaldırıp 9 çıtalık alan verdim birde erkek çıtası vardı hazır, yumurta atsın ditye çabalıyorum. Elimizdeki safların en uzak akrabası bu. Suni dölleme çalışmalarımızda benim için önemli.
Diğer analardanda çapraz erkekler oldugunda gene sorun çıkmıyor. Yeterki ürettiğimiz safların kızı ve erkegi aynı anaarıdan olmasın.
İnşalalah bu sene saf karniyollar üretilecek.
İnşallah bilim adamlarımız doğru söylüyorlardır, bir arı bir bölğede 5 yıl tutuulursa o bölgenin ekotipi olur diyorlardı. Safları ürettiğimizde 5 degil 15 yılda tutarız. Bu resim bir üstteki resmin bir parçası.



Ormandan gelen kovanlarımdaki varroa mücadelesinde varroa dökülmedi. Gebzedekilerde varroa var. Arı sırtındaki varroayı ayaklarıyla düşürmeye çalışıyor, fakat yetişemiyordu. Zaten bu günkü kontrollerde laktik asitle varroa mücadelesine devam edildi.

Elimizdeki balları Gebze'deki arılarımıza vermeye devam ederek tüm kovanlara mudahale edildi.

Zayıf kovanlarımız bu şekilde kışa şıkıştırılarak sokulmuştu. Geçen hafta bir kovanın unutuldugunu görmüştük.

Geçen hafta laktik asit uygulaması yapmıştım. Hafta içi asitle sürekli temas halinde olan elimin üzerindeki derilerin öldüğünü gördüm. Herhangi bir acı ve rahatsızlık vermedi ama sağa sola takıldıkça sinir ediyordu.

Bu hafta eldiven kullandım, eldivende o kadar nazikki, nereye dokunsak bir parçası orada kalıyordu. Labaratuvar eldiveni, çok nazik::))

Arıların durumu berbat, hiç bir şey vermiyorum şu hale bakın.
Gelelim arılarımızın durumuna.::))
Maşallah diyecem diye söz verdim hacıya. Aman bu resimlşeri yayınlama dedi::))
Durumlar gördüğünüz gibi, geçen hafta 3 çıta civarında olan arılarım daha hiç bir teşvik yapmama rağmen 4-5 çıta yavruya çıktılar.
Arılarınıza kek verin kek, belki yavruya yatarlar::)))
Bu kovanda tam 5 çıta yavru vardı, 4 çıtası ful kapalı. Zaten 8 çıta olarak kışa girmişti.
Bir çıta kapalı yavrusunu bir kovanım var arıda sperm yok, erkek atıyor, atsın bende ona böyle kapalı yavrular veriyorum. Kovan anaarının icabına bakana kadar birlikte çalışacağız, ben menmunum.
Yavru durumu 4-5 çıtaya çıkan arılarda erkekler kapanmaya başlamışlar.

Yavru durumları çok hızlandı. Bazı şeyleri hatırlamak ve bazılarınada istediğiniz kadar konuşun diyorum. Karniyol hakkında istediginiz kadar konuşma hakkınız var, ilerde o konuşanlarla görüşecegim. Benim hatırlatmalarım ise bu arı bu şekil gelişirse ve giriş dar olursa yada kat geciktirilirse tabiki oğul verecektir. Karniyola oğulcu diye bunun için denmekte.
Bir başka konu, arının şu anki durumu bu ve ben daha teşvik filan yapmamışım, içindeki ballan bunu yapıyorlar. Şimdi kat koyup bir kat üzerine ızgara kodugunuzda bu arı kısa sürede bal toplayıp aşagısınıda kilitlemekte.
Benim bloke yazılarımla dalga geçenlerlede ilerde görüşecegim. Bu arı tek başına 80 binlik nufus yapıyor. Bunu bilim adamıyım diyenler çözemeyip, iki kovanı birleştirin diye akıl veriyorsa ben ne yapabilirmki.
Madem güçlü arı istiyorsunuz, bu arı size bunu çift kuluçkalıkta sunuyor.
Arılarınıza kek verdiniz şurup verdiniz, yaptırabildinizmi bu kadar yavruyu.
İnşallah bu arılarımız 20 gün sonra kata çıkacaklar, geldiğimiz yerleri görüyorsunuz.
Bu gün Cemil ustayada ugrayıp altlıklar için hesap çıkarttırdım. 1 metre küp ağaç fazlasıyla yetiyor, tüm kovan altlarını degiştireceğim.
Karakovanın sıkıştırmasını kaldırdım oda firen yapmıştı. Geçen hafta gene invert şurup vermiştim. Biraz da eskisi kadarda olmasa sıkıştırmıştım yedinci petegi tırmalama başladı. Bu kovanda gaza bastı gibi.
Hafta arası teşvişkleri aldık, hemen gidip şeker aldık. Anaarı üretiminde yaz boyu kullanmak zorundayız.
Hacıyla başım belda::))
Bu şekerle çay içilir diyor.
Yav bu şeker yerlere dökülmüş çay içilirmi diye şekerleri kurtarmaya çalışıyorum.
Ayrıcada bir posta şurup yap, hava bozdugunda tüm kovanlara mudahale yapalım dedim.
Bu gün süper çalıştım yaklaşık 60 kovanı açtım, balı eksik olanlara çıta bal verdim. Hava ise 12-13 dereceydi. 39 numaralı karniyol sol gözümün önünden soktu. Arılıkta akşam üstü birde sol kaştan sokulduk. Dedim artık yeter, işe son verdim.
Hacı hemen Muhteşem abiye yetiştirdi.::((
Tabi bu kadar kovana bakım yapıp birde laktik asit uygularsan, bu sıcaklıkta olacağı buydu. Yakında doktor ahkam keser, maske kullan diye::)))
Ben maske kullanmıyorum, karniol kullanıyorum::)))

Birde poşetle şurup nasıl verilir onu uyguladım. Bu kovan 39 nolu karniyol. Bu kovana acil erkek attırmam gerekiyor.
Bunun için bu kovanda 3 kapalı birde açık yavru vardı, sıkıştırması kaldırılıp 9 çıtaya çıkartıp birde erkek gözlü petek vermişim.
Aynı zamanda hafta içi birliğimizin kurulunda arıcılara soruyorum arıları kalmamış. Şimdi şurup verin kalanlara bari yardımcı olun diyorum, adamlar şurup olumu diyor. Şurup olmadığından o kadar kovan söndürüyorsunuz.
Bakın iki dakkada nasıl şurup yapıp birde sevis ediyorum.

Bu arada bir soru soruyorum. Türkiyedeki kovanların kaçı hangi ırk diye. 10o kovan varsa 80 tanesi kafkastır, yıllardır dünya arı sönüyor bu ölenler kim acaba, hiç düşündünüzmü.

Forumda eski filimlerimi yayınlıyorum. Haziran ayında kestaneye gitmişiz arılar hala 10-14 çıta arasıydı. Daha şimdiden arı 20 gün sonra kata çıkacak, haziran ayınada 3 ay var yav::)))
http://www.aribakani.com/forum/indekx.php?topic=192.0
Burayı tıklarsanız geçmişten bu günlere neler degişti göreceksiniz.

Not. bu kovanları bu sene ormandan geldiğinden beri ilk defa açtım. Ballarına zaten güveniyordum. Ne kek verdik ne şurup, ne ilaç nede başka şey.

24.02.2010

23 ŞUBAT 2010 GEBZE BAL ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ OLAĞAN KURULU

İl tarımdan gelen, tarım ve köy işleri bakanlıgı temsilcisi Sever hanım ve Gebze Bal üreticileri Birlik başkanımız Kadir Gürkan. Üyelrin toparlanmasını beklerken sohbet ediyorlardı. Kadir bey aynı zamanda ilgenel meclis üyemiz. Bir çok işi arasında bu işleride götürmekte. Kendisinin muhasebeci olması bir çok şeye hakim, gece yarılarına kadar mesayi yapıp bu günkü evrak işlerini yaptı. Ben bir akşam yardıma gidebildim, bu aradada aradan sıyrıldım başıma büyük iş açacaklardı, benden birlik başkanımı olur, tabiki olmazdı.
Çogunluk sağlandıktan sonra genel kurul başladı. Sever hanım başkanlıgındaki genel kurulumuzun divan başkanı ise Ersan Çınar bey yönetti.
Tek listeyle seçime gidildi ve oybirliği ile eski yönetimin devam etmesi kararlaştırıldı.
100 lira olan aidatımız 50 liraya düşürüldü, arıcılarımızın durumu iyi degil. Kimsede arı kalmaış birde gel şu aidatını öde dedinmi çok kötü oluyor. Zaten herhangi bir yatırım yapılacaksa o zaman gerekli katılım herkesten istenecektir.Şu an birliğmizin 29 üyesi var.
29 kişi içinde 5 kişi filan arıcılığı tam yapmaya çalışıyor, bir çok üyemizin arısı kalmamış gibi bir şey. Arı kayıpları oldugunda ben sinir oluyorum ve nasıl başarıyorsunuz diye sormadanda edemedim. Bir çok üyemizle seçimden seçime görüşüyoruz. Taze hacıda yeni üyelerimizden birisi.

20.02.2010

2010 YILININ İLK KOLONİ KONTROLLERİ


Bu gün,2010 Yılının ilk kontrölleri ve laktik asit uygulaması yapıldı.
Ben arılarımı ormandan getirdikten sonra ilk bu gün açtım. Geçen senede anırımı şubat 15 te filan açmıştım bakmadım ama geçmişe bakmak lazım.
Geçen sene kovanlara bakamadım diye içim içimi yemişti. Kolay degil tabi her sene kek veriyorduk, bu işin yanlışlıgını anlayınca ilk defa geçen sene hiç bir şey vermeden şubata kadar beklemiştim.
Bu sene ise hiç umurumda olmadılar, bir şey olur ise Gebze'deki arılarıma olacaktır, çünkü onların yiyecekleri ormandan gelenler gibi degildi.
Bu gün ormandan gelen 50 kovan arıdan 30 civarında kovana baktık, zaten sonbaharda demiştim sağılacak bal var diye, fakat ben öyle bir iki çıta alıp püren balı aldım demek için sağıma karşıyım. Sagım olacaksa adam gibi omalı, zaten arılarımız güçlü olsaydı bal almak içten bile degildi, arıları güçlü tutamıyoruz bu ülkemizin genel sorunu.
Bu gün bakım yaptıgımız 30 kovandan 5 kasa bal aldık, Gebze'deki arıların bakımları sırasında bu ballar onlara çıta bal olarak servis yapılacaktır.
Dedimya bu sede ne kek nede şurup verdim, bal durumlarımız iyi, yavru durumlarımız ise iki çıtay çıkmış durumda.
Anaarı çiftleştirme kutularına sürekli invert şurup destegi yapılıyor.
Kutulardada yavru iki çıtaya çıkmış, bende iki çıta arasına boş çıta girdim, iki çıtaya bakan bundan sonra üç çıtayada bakar be.

Kontroller esnasında 2008 yılında Şenol'a verdiğim 34 numaralı karniyolun kızlarından olan kımızı benekli kızımız.
Bu anaarı Pınarhisarda yetiştirilmiti ve orada çiftleşti.


Kendime kullandığım 2009 kaniyol F1 modellerin kanadını kesiyorumdum, bu senede kanat kesersem karışır boyamam lazım.

Bal stoklarımız ço şükür bizi bahar taşıyacaktır.
Zaten Mehmet Yüksel'i takip edenler hadiseyi görüyor. Sonbaharda arınıza gerekli yüklemeyi yaptıgınızda nisana kadar bir şey gerekmez diyor. Bende iki senedir zaten kek işi bitti. Fakat bu kek işide ayrı bir sektör, böyle gelmiş böyle gider hesabı, hatta geçen birisi dediki 1 kilo kek 4 kilo bala bedelmiş. Dedim kardeşim sen iyimisin akli dengende filanda sorun yok dimi, ses çıkarmadı sadece dediki öyle dediler diyor. Bu bereket nasıl oluşuyor anlamak zor. Dedimya bir sektör var, arada bu işten para kazananlar, ne desin şimdi, tabiki sallayacak. Ekmek parası::))

Yarın kalan işlere devam dilecek, muhtemelen İlhami abide bana yardım edeyim diyordu. Ormandan gelen kovanlardan 2 kasa daha bal çıkar tahminime göre.
Şu ana kadar olumsuzluk arılıkta dört anasız kovan vardı, ikisini birleştirdim, ikisinede kafesle yedek analardan verdim.
Asıl anaarı sorunu Gebze'dekilerde çıkar diyede endişe ediyorum.
Çünkü Gebze'deki kovanların anaaarılarını geç dönemde satmıştm. Sonbaharda eşleşen analardan sorun çıkaranlar mutlaka olacaktır.
Laktik asit için bir şeyler söylmek gerkirse. Havalar 7 derece üstüne çıktıkan sonra mevsim boyu kullanılacak organik asitlerden birisidir.
Spreyle şırıngaya ölçüm için püskürtme yaptım, her püskürtme yaklaşık 1 ml gelmekte. 18 püskürtmede 15 ml geldi. Daha sonra kovanlara uygularken ölçü olarak kullanıyorsunuz.
Laktik sitle alakalı karışımın tarifini buraya atayım. Daha geniş bilgi için filimden sonraki linkten öğrenilebilir.


Laktik asit varroa mücadelesinde kullanacagımız çözelti %15 olmalı. Bunu nasıl yaparız.

% 85 lik Laktik asit demek 100 mililitrede 85 mililitre saf asit var demektir. Biz ne istiyoruz %15 lik laktik asit. Yani 100 mililitrede 15 mililitre saf laktik asit.
Elimizdeki %85 liği kullanarak bunu nasıl elde ederiz. 1000 mililitre (1 litre) de 850 mililitre saf laktik asit var. Biz buna 4660 mililitre su ilave edersek yani 4.6 litre su ilave edersek elimizde 5.6 litre ve içinde 850 mililitre saf laktik asit olan bir sıvı elde ederiz. Buda;

5660 85
100 x

Formülüyle 85 X 1000 / 5660 = 15 buluruz.

Yani bu işlemle (1 litre % 85 lik asite 4.6 litre su ilave ederek) %15 lik laktik asit elde ederiz.





Filimde problem var sanırım aynı filim bir başka filim sitesinede yüklendi, oradan izlenebilir.

http://www.dailymotion.com/video/xcb02t_film-laktik-asit-uygulams%FD_animals



Arıların yavru yapması için kek ve şuruba gerek yokmuş demekki.
Sorun bizim gelenek arıcılığımızda, daha önceki yazılarımda olacak, baharda besle yazın besle, kışın besle nasılsa hamballık gönüllü işi.::)))
Kimse zorlamıyor zaten.
Bir arkadaşım, tek kovandan çekim yapıldı zannetti. En az 4-5 ayrı kovandan görüntü var filimde, zaten geçiş efekleri koydum oradan anlaşılsın diye.


http://www.aribakani.com/forum/index.php?topic=86.msg597#msg597


18.02.2010

16 ŞUBAT 2010 GÜNÜ ÇİFT MİSAFİR

16 Şubat günü saat 11 filandı, Sadri abi aradı. Yemeye kaçta çıkıyorsun?
Dedimki saat 12 de çıkıyoruz, Saim abi ise zaten salı günleri saat 12 de belediye çıkşında bekler::))
Sadri abide yemek saatine orada olacagım, suni dölleme aletine kafayı taktım. Gece saat dörttede kalktım, sürgüsünü kızğını tasarlayıp durum dedi evde::))
Abi hayalinde uyraşma al aleti, gerçegini yap.
Çıkışta tam saim abinin arabaya girdim sadri abi telefon ediyor belediyenin önündeyim diye.
Saim abiye dedim sen git hışıra siparişleri ver, biz eve gidip şu aleti alalım.
Hemen eve çıktık, yutuptan bir uyglama filimi izledikten sonra aleti Sadri abi aldı. Ben aletin nasıl çalıştıgını ve püf noktalarını filimi izlerken söyledim, sonra birlikte hışırın yerine geçtik.


Yolda iki sefer Saim abi arıyor, nerdesiniz. Hışırın dükkanda adım atacak yer kalmamış. Saim abide pişmiş balıklara bakıyor::))

Ah be Sadri abi, senin başka işin yokmu::))
Bu arada yurdun her yerinden bişiler geliyor. Şanlı Urfa'dan. azı yşiyeeklerin adını bile bilmiyorum.::))
Çay var, isot var, antepfıstıgı var. Ayran içmk için bakırdan kalaylı tas::))
Yufka gibi dut pestili, birde içi çavizli bir şey işte.
Muhteşem abimim inadına bogazımdan tereyağ gibi geçmeye başldı::)))
Komrotör saati ayağı denilen bir alet. Her yöne serbestçe 360 derece dönebilen istediğimiz noktada sabitlenen, ayrıca ucuna başka aparatlarda takılabilir.
Kopmrotör saati ayağı. Biçok yöne dönebilen hareketli istenilen noktada sabitlenen bir aygıt.
Metalin üstüne koydugunuzda çok kuvvetli mıknatısı sayesinde yerinden mıknatısı kapatmadan alamıyorsunuz.

Çarşamba günü akşam üstü hava güzel birde balkondaki kutu ve saf karniyola bakayım dedim.

Ocakta çıkan anaarı çiftleşemeyip erkek atmaya başlamış.
bana göre mahsuru yok, zaten F1 di attıgı erkeklerde saf karniyol erkegi.


62 Nolu saf karniyolu açıyorum.
Bu arıya yavru kestirememiştim, yavrulu çıtasını alıp, şu an erkek atan kutuya verince yavru faliyetini bu şekil bitirip, yogun invert şurup verdiğim dönemde, havalarda çok soguktu, yavru filan başlayamadı. Halada yavrusu şu an itibari ile yok.

62 nolu Saf karniyolu bu sene kutuda katlı kışlattım. Bunu niçin yaptın derseniz, dadant kovanlarda daha uzun çıta oldugundan daha iyi salkım oluyor denildigi içindi. Bende kısacık çıtada sorun çıkmasın diye katlı kışlattım. Anaarı kutularının çıtaları derinlik 18 cm. 2x18=34 cm uzunlugunda çıta ve salkım demektir. Birde benim için degişik bir deneyim oldu çok şükür sorunsuz bahara çıktık satılır.
Buralarda hafta sonu hava 20 derece üzeri olacak. Yogun bir sozona başlıyoruz.

15.02.2010

ARICILARIN EDİRNE GEZİSİ VE AYRINTILAR

Edirne gezimiz çoktan beri gündemde vardı.Bu gün yarın derken, 13 şubat 2010 tarihine nasip oldu.
Önce gezimiz için pazar gününe karar verilmişti, sonrasında Muhteşem abi cumartesiye aldı.
Geziye karar verildikten sonra çok komik hadiseler yaşadık.
Zorda kaldığımız anlar oldu, bir çok plan degişikliğinden sonra iki araçla gezi tamamlandı.
Geziden önce yaşananlar bizim bir kaç gün Muhteşem abiye takılıp gülmemize sebep oldu.
Gezinin öncesini kısaca anlatacak olur isek. Saim abi dediki abi artık bahar geldi bundan sonra gezi filan olmaz herkesin işi gücü var, önümüzdeki hafta bu işi nihayetlendirelim.
Durmu yazlıkta olan Muhteşem abime ilettim.
Dediki tamam davetlere başla.
Bende sıradan başladım davete. Gezi ise Muhteşem abinin çalışmış olduğu işyeri sevis münübüsü ile yapılacak.
Pazartesi yazlıktan gelen Muhteşem abi dediki neyle gezeceğiz, abi dedim sen münübüsü alacaktınya. Yav o münübüs satılalı bir ayı geçti ve ben bunu sana söyledim::(((
Ben ve ekip için bu haber şok oldu::))
Hemen davetleride sonlandırdım. Çok kişi ve çok araç demek geziyi ve gezenleri dahada dagıtıyor.
Gelelim Muhteşem abiye yaptıklarımıza.
Geziden önceki salı günü Saim abiyle Nimet abiler Gebze'ye geldiler.
Nimet abiden Muhteşem abinin haberi yok. Nimet abiyi ayarladık, telefon et deki pazar günü beni nerden alacaksın? oltaya gelirse devamında diyeceksinki, benim Muğladan'da iki arıcı arkadaşım var, onlarda gelebilirmi münübüste yer varmı?
Biz dinliyoruz Muhteşem abi kıvranıyor, Nimet abi Ali sana demedimi, münübüs satıldı. Nimet abide rolünü süper oynadı, yok hocam ben Maltepedeyim bir şeyden haberim yok dedi. Telefonları kapattılar, biz gülüyoruz.
Hışıra gittik, balıkların şiparişini verdik, telefon edecem fakat zaman geçsin istiyorum. Uyanır filan diye.
Bu arada Saim abi diyorki abi Muhteşem abi yemez arama o kaçın kurası filan dedi, bende bakacağız ne olacak şansımı denemem lazım.

Nihayet aradım abi neredesin? evdeyim dedi. Abi akşam hışıra gel dedik bakarız demiştin, Saim abimle seni balıkçıda bekliyoruz balıklar çıkmak üzere dedim. Yav ben şaka yapıyorsunuz sandım siz beni beklemeyin yeyin dedi. Yav abi gelseydin filan bozuntuya vermiyoruz.
Bu arada demezmi Nimet abi aradı, Muğla'dan da iki arkadaşı varmış ne yapacağız?
Sen nimet abiye söylemedinmi münübüsün satıldıgını, ben hangi birine söyleyeyim bizi mafettin söylemeye fırsatmı kaldı filan o biçim ayaklardan sonra, dediki üç araba gideriz.
Bu esnada Saim abiyle Nimet abi gülümekten yerlere yatıyor.
Artık konuşma sonuna telefonu Nimet abiye verdim, Nimet abi dediki Muhteşem abiye, abi benim amca oğlunun 28 kişilik otobüsü var o yetermi???
Bu sefer Muhteşem abi başladı gülmeye.
Dediki, üçünüzüde yazdım, intikamım kötü olacak haberiniz olsun telefonu kapatın gülmekten artık çenem ağrıdı diyordu.
Anlayacağınız durum sakat, doktorum ceza sahası dışında fırsat kolluyor. O civarlardan çok gol atan birisi, gözümüzü dört açıyoruz ama inşallah dokandan gol yemeyiz.::)))
Gelelim gezimize.

Gezi sabahı beni Muhteşem abi saat 7 gibi aldı. Sadri abi ve diğer ekiple mecidiyeköyde buluşuyoruz.

Biz taş fırın, ayriyeten bogazlı kazak erkekler her yerde kahvaltı yapabiliriz.::))

Zafer abi diyorki kimseyi rahatsız etmeden kalkıp evdeki çorbayı ısıtıp hemde iki tabak içmiş.::))

Diğer abilerimiz fazla falso vermediler ama durum Zafer abinin fotokopisi oldugu kesin.
İstanbul ve Gebze'de feci yağmur vardı.

Yola kahvaltıdan sonra devam edildi, kınalı sapağına geldik ne yağış kaldı nede kapalı hava.

Vize'den bizin Trakyalı Şenol'u alarak Pınarhisar'a geçildi.

Hafta arası Pınarhisar'lı hacı abimi aradım, nasılsın gelsem taze çayın varmı filan diye. Ali'ciğim gel daha demliği yeni açtım neredesin dedi. Zannediyorki Pınarhisar'dayım, dedimki abi Gebze'deyim, ne güldü, buldu beleş espiriyi.
Hacı abim benim dedim, bu hacılardanda ne çektiğimiz belli degil ama şirin ve saf insanlar::))
Dedimki abi cumartesi günü gelip taze ve yeni açtıgın çaydan içeceğiz.
Kahvecilerin zaten çayı hiç bayat olmaz ve demliğin dibine de gelse hep yeni açarlar, bir seferde yav bu demliğin dibi gelmiş yeni demliğe geçeyim diyeni henüz görmedim::))

Hayret çaylar şahane ve demlik yeni açılmış.
Bu esnada iş görüşmeleri filan oluyor, yerseniz tabiki, içişleri bakanlığından sürekli arıyorlar. Trakya'yı sel götürdü sizin ne işiniz var oralarda nasılsınız gibi. Bu aradada gün boyu içişlerinin tacizi devam etti.
Telefonlara cevap verenlerde gayet pişkin şekilde buralar günlük güneşlik kapalı yerde yok diyor.
Arıcılık çok enterasan bir tutku, her meslekten insan bu işin sevdalısı. Zaten sevmeyenede para versen arıcılık yaptıramazsınız.
Sadri abi çok eski kablocu ve kablo fabrikası var. Eşi emekli öğretmenmiş, derki hala beni talebesi sanıyor::)))
Degişik meslek guruplarından oluncada, çok zengin bir espiri bulabiliyorsunuz.
Çaylar içildi ve geziye Aliosman Çalık ve Bülen Kınalı'yı da alarak , Kırklareli'den geçip edirneye hareket ettik.
Hacı abi gelmeyi çok istiyordu ama gelemedi, çünkü kahvehaneyi tek başına idare etmeye çalışıyordu.
Edirneye çok yaklaşmıştık gene bir telefon geldi. Muhteşem abinin soruları ve talimatlarından olumsuz bir işin oldugunu anladım.
Küçükken menecit geçirmiş bir kayınçosu vardı, bir senedirde yatalak yatıyor. Anneside çok yaşlı olmasına rağmen hep dua ediyordu, Allahım bu oğlumu benden önce al ve kimseye muhtaç etme diye.
Bana kalırsa Annenin duası tuttu ve oğlunu kimselere muhtaç etmeden bu dünyadan aldı.
Allah rahmet eylesin.
Gezi çok neşeli gidiyordu, şimdi derin sessizlikler oluşmaya başladı, bir şeyde diyemiyoruz.
Edirne'nin girişinde Muhteşem abi dediki, beni otogara bırakın siz devam edin. Çünkü aynı gün cenazenin defin işi olunca, genede cenazeye yetişmiş.
Gezi devam ediyor fakat bir burukluk gölsesi herkesin içinde düştü.
Yol boyu bir çok yerde evler sanki gölün içine yapılmış gibi duruyordu. Trakyada bir çok yer dümdüzdür ve sel ve su baskınlarıda hiç bitmiyor.
Nihayet Edirne'de Ali abinin yanındayız.
Hemen bizi karşıladı, zaten bıktık denetlemelerin arasında birde kendisi telefon edip nerdesiniz ne zaman burda olursunuz diye sorup duruyordu.
Kısa bir tanışmanın ardından yapacaklarımızı sıraya koyup uygulamaya başlıyoruz.Bu tür gezilerde zaman sorunu vardır. Ev sahibi sizi yere göğe sığdıramaz ama geri döneceklerin işi zor yazının sonunda eve ne zaman vardıgımızı göreceksiniz ve aceleci olmamıza hak vereceginizi umuyorum.

İlk olarak vakit namazı kılacaklar namazlarını kıldıktan sonra arılığa geçtik. Hava açık ve güneşli, fakat bayagı keskin bir soğuk vardı.
Arılıkta bazı görmek istediğimiz uygulamalar vardı onları yerinde gördük. Tel altlıkla alakalı ayrı olarak bir haber yapacagım filimlerimizde var o konuyla alakalı burada o konunun kaynamasını istemiyorum.
Açtıgımız kovanların maşallah mevcutları gayet güçlü arı şu an salkımda. Salkımdaki arı 7 çıta gözüküyor, hava ısındıgında tüm kovanı kaplayacak arı var.
Arılık mahallenin ortasında şu ana kadar sorun çıkmamış fakat mahallenin içinden yer bulursam ayrılacağım diyordu Ali abi.
Arılıktaki meraklarımızı giderip ziyaretin diğer bölümlerine geçilecek.
Burada bir toplu foto alıyoruz.
Ali abi bu aslanı Muhteşem abi için hazırlamıştım dedi.
Ne ve niçin hazırladıgınıda tam öğrenemedik.
Aslanda kendisini iyice dagıtmış::)))
Arılıktan çıktık, vakitlice gezeceğimiz Selimiye camisine gidilecek.
Muhteşem abinin olmaması muziplikleri aza indirdi.
Selimiye camisi, dünyadaki en büyük ve geniş kubleli tarihi eser ve camimiz.
İçersinde ayrıca direk yok, bu yöndende başka bir muhteşem. 8 Direk üstüne oturtulmuş bir kubbe, muazam bir geniş görünüm var içeride.
Mimar Sinan; Yapmış oldugu eserler 500-600 yıldır ayakta. Eserlere ihtişama baktıgınızda o dönemde ne vinç var ne teknoloji var. Hayran kalmamak imkansız. Bu eserlerin restoresi bile 10 yılda yapılamıyor, güya teknoloji kullanıyoruz.
Pınarhisarlı hacı abi dediki ah sizinle Edirne cigeri yemeyi o kadar istiyorum ama gelemiyorum demişti.
Bende Edirne'nin cigerinin meşhur oldugunu anladım.
Ali abi bizi meşur cigerciye götürdü, Allah razı olsun.

O kadar kollamama rağmen medyatik poz vermemek için direnen Şenol'u görmektesiniz. Kasma be kendini.

Ciger beklemekte zor işmiş. Hazır olmuyor sizin gözünüzün önünde pişirip servis edilmekte. Millet cigeri yarı etti biz boş boş bakınıp objektiflere poz vermekteyiz.
??????
Muhteşem abim yok ve ben gezimiz de ona her konuda refakat etmekteyim.
istemeyerekte olsa onun hakkınıda bana getirdiler, ziyanmı edelim dedik be yaw.
Bogazımdan geçmedi.
Yemekten sonra ikindi namazları Selimiye camisinde kılındı.
Toplanma vakti başladı, Ali abinin mekana dönecegiz. Camilerle alakalı bazı resim ve filimlerimi başka bir konuda yayınlayacağım.
Bu arada evde başımnız belada bizde oraları gezeceğiz diyen bir gurup peydahlandı.
Hatta küçük oğlum mimar Sinanın hayranıdır, mimar olacakmış, nerden bulur böyle işleri anlamadımki.
İsyanı bastırmak için ilerki bir tarihe söz verdim, bir daha Edirne'ye gidilecek.!!!
Biz çarşıda geçer ikin engelli Hasan abinin yerinde olmadıgını gördük. Kendisine söz vermiştim, Edirne'ye geldiğimde seni ziyaret edecegim diye.
Mekanında bulamayınca aradım nerdesin diye misafiri varmış.
Dedimki birazdan Ali abinin evin yanındaki kahvehanede olacagız. Hasan abide hemen o mekana geçip bizi beklemiş.
Kendisiyle tanıştık biraz muhabbet ettik.
Gezileri bu yiyeceklerden dolayı sevmiyorum, her taraf yiyecek oluyor. Onu ye bunu ye sonra kilo problemi oluyor. Bereket ben bu konularda kendimi firenlerim, çay içsem doyarım.
Hoş muhabbet iyi gidiyorda geri döneceklerin kafasında hayırlısı ile evimize bir varsaydıktır.
Ah be Muhteşem abim ah.
Bazılarının kilo problemi filan yok, tripleks balkon çıkıp ve peşin satan gibi yayılmış oh oh..
Sadri abinin benim hakkımda ilginç tespitleri var. Hanımıda öğretmenya, kendi anılarını anlatınca, bende kendime bazı sorular sordum, soruyu sesli hem kendime hemde Sadri abime sorunca cevapta aldım.
Sadri abi bana sataşanlar, yav bir senmi bu işi biliyorsun, tarzım böylemi dedim.? Dediki senin tarzın arıcılığı bilen tarzı, seni tanımayan hatta muhalif olanları sinir edici yazıyorsun. Fakat arıcılığı öğrenmek isteyenler için ise paylaşımım güzelmiş::)))
Yıllardır beni bırakmadan okuyormuş, Allah kendisinede sabır versin, bana katlandığı için::))
Yani ben kişilerin bakış açısına göre karekterlere sahip biriymişim.
İlginç bir durum::))
Gerçek dostlar ise arkadaşlarına hiçbir zaman boş gaz vermezler, hatalarınıda söylerler.
Bu konuda Hz. Ömerin bir sözü vardır "Hatalarımı söyleyenlerden Allah razı olsun" diye.
Artık gezinin dönüş aşamasına geçilmek üzere. Bu arada hafta arasında Zafer abi, tornacı Nazmi abiye ugradı. Banada telefon ettiler, Nazmi abinin işleri bozuktu işyerini kapatmıştı, birde bunlara babasının ağır hastalığı eklendi. Diyorlarki bir kaç günlük iş var ne yapalım. Düşündüm durum sakat, iki üç günlük süre 6 aydır bitmedi. Nazmi abinin yanınada gidip gelemiyorum, dedimki cihazı alın, kalan eksigini başka yerde giderelim. Zamanda yaklaşıyor.
Zafer abi süni dölleme aletini bana Edirne de teslim etti. Kavede tüm arkadaşlarla biraz inceledik, ayrıca resim almak yasaktı::)) Bu sene hedeflerimin en büyügü olan saf karniyol üretme çalışmalarımıza çok az bir süre kaldı. Resimde görülen metal kaplı şırında, Peter Schley den temin edildi. Elime alıp inceledim en küçük ünsilin enjektörüyle aynı. Hatta ünsilin enjektörünün pistonunu söküp bu şırıngaya taktım hiç bir fark yoktu. Parmak kadar şırıngaya 250 lira bayıldım. Şu ana kadar bu alet için harcanan miktarın tamamı 1500 lira civarına geldi. En önemlisi ise ben yapacak oldugum projeleri daha ortada yokken açıklayıp uğgulama koymamdır. Bu ise projeyi açıklayan açısından çok büyük risktir.
Korkak kişiler bir şey üretemeyip, ufak bir başarıda ortaya çıkıp biz bunu yaptık derler. Ayrıcada hiç hataları yokmuş gibi davranırlar, biliyoruz ki hatasız insan malisef yoktur.
Ben bir çok konuda önceden ne yapacağımı açıklar ve yoluma devam ederim.
Bu iğneye baktığımda devamlı gülmek gelir içimden. Bunun yerine ilk kullandığımız malzeme bunun iki katı bir pipet ucu ve bunun iki katı kalınlıkta. Zavallı anaaarı, demekki boşuna ölmedi. Malzemeyi veren kişide bize dediki kalınlıgı 1.5 mm demişti. Fakat bu kadar niye ince değildi ki. Demekki iç hacmi 1.5 mm di?
Şimdiki aklım olsa sadece bu iğne olsa işimizi görürdü. Bu iğneyi insülin enjektörüne monte edebilirdik. Fakat malzemenin orjinalini görmeyincede bunu düşünemiyorsunuz.
Bu arada ilginç talepler var, bunlardan birisi Sadri abi, yapmış oldugun iş çok heyecan verici dedi ve bu uygulamayı yaparken yanınızda olmak istiyorum diyor.::))
Sadri bey merak etmeyin ben bir işi çözdüğümde bunu bir çok kişi çözecektir, bundan hiç şüpeniz olmasın.
ayrıcada Sadri abi aletin eksik yerlerini ben tornacıyım gideceregim dedi.
Malzemeleri toparlayıp poşetledik arabamıza koyduk.
Bu işleri yapar iken görünen ve görünmeyen çok büyük bir ekibim var. Bir çok konuda destek ve yardımlarını esirgemeyen, hatta fedakarlıklarda bulunan arkadaşlarım sayesinde bu noktalara gelindi. İnşallah dahada iyi olacağız.
Ali abinin evinin yanından selimiye camisi görüntüsü. Sadece selimiye degil eski cami ve bir başka üç şerefeli camiyle birlikte resime karıştılar.
Nihayet vedalaşmaya başlıyoruz, çoktan beri magazin haberi yapmamışım ayrıcada özlemişim be.
Pınarhisar'da Aliosman abi ve Bülenti bırakıp Vize'ye Şenol'u bırakmaya gidiyoruz.
Şenol ise kaşınıyor benim atölyeyede bir girin diye. Kaşınanları hiç affetmem, ben bir yeni yapılmış, elek telli altlığa numune olarak el koydum. Gerçi iade ederim ama ne zaman olur tarih yok.
Daha Altlığın tadına bakmadan Saim abide benden alıp el koydu.
sanırım ülke olarak en önmli eksikliklerden birisi kovanlarımızın girişi ve altta havalandırma olmaması, başımıza çok büyük işler açıyor. Bunları kısaca sıralamak gerekirse, dar giriş ve havalandırma iyi degilse formik veremiyorsunuz.Arılarımız oğula meyledebiliyor. Günlük düşen varroaya bakamıyorsunuz. Kışın kovanların rutubetini kesemiyorsunuz. Yolculuklarda başka sıkıntılar oluyor, büyük bir değişim için çalışmaları başlattık ve bu hızla yayılmaya devam ediyor.




Şenol kardeşimin ruşetleri, bu sene kendisi ayriyeten kendi çapında anaarı üretimi yapmayı planlıyor. Ben elimden gelen ve üstüme düşenleri kendisine vermeye hazırım.

Bu arada bir kaçta çıta numunesi vermek zorunda kaldı::))

Bundan sonra kimseyi atölyesine davet etmez sanırım::))

Gece ben evime geldiğimde saat 11 olmuştu, Saim abi Muhteşem abinin arabasını geriye götürüp teslim etmesi ise gece yarını bulmuştu.

Geziden bir gün sonrası Muğladan bizi arayan Nimet abi, beni işletmeyin gerçektenmi Muhteşem abinin kayınçosu öldü demekteydi.

Bir gün yangın var diye bagırsakta kimse inanmayacak gibi bir duruma geldik be yaw.

Ziyaretine gittiğimiz kardeş ve abilerimiz, neden acele ettiğimizi anlamaları açısından bu notu düşmek istedim.

Evimize gece 12 de ancak yerleşebildik.

Sonuçta güzel bir ziyaret oldu ama ben Muhteşem abi olmadıgı için hiç bir şey anlamadım desem, ne dersiniz.?